14 Aralık 2017 Perşembe

ÇİZGİ ÖTESİ ' NE GEÇMEK Mİ, KALMAK MI ?


1990 yapımı Çizgi Ötesi ( Flatliners ) filminden sonra yine benzer bir konu sinemalarda. Ölümden sonra yaşam var mı, o sırada beyinde neler olmakta, ölümle yaşam arasındaki sınır nerede, kişi neler yaşamakta? En iyi tıp fakültesinde okuyan beş başarılı öğrencinin içlerindeki en sivri olanının yani Ellen Page' in  ( Courtney rolünde ) yönlendirmesiyle, bu müthiş deneyim başlar. Ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi yaşamış olmak onlara ne kazandırır ?



Genel anlamda veya sinema tekniği olarak  birçok eleştiri getirilebilir elbet ancak ben o mevzulara hiç değinmiycem. Etkisi altında kaldığım, altmış saniye içinde ölümü yaşayıp tekrar yaşama döndürülen bu gençlerin o süre içinde yaşadıkları. Bastırılmış veya unutulmuş yeteneklerine tekrar kavuşurlarken, yaşam artık onlar için aynı devam edecek mi?
Vicdanımızı hatırlamak, geçmişimizle yüzleşmek gerekli midir?
Korkularımızı kontrol altına almadan başarı yolları aşılabilir mi?
Tövbe ve helalleşme kavramları ne kadar önemlidir?
Bastırılmış duygular sizin hep önünüzde bir bariyer midir?
Suç varsa ceza çekilmeli mi yoksa bilinçaltının karanlık dehlizlerine mi süpürülmeli? Yoksa o bilinçaltı sizin gerçek cennetiniz ya da cehenneminiz midir?
Ruhu arındırmadan huzuru bulabilir miyiz?
Film bana bunları tekrar hatırlattı, muhasebeyi bizlere bıraktı...

8 Eylül 2017 Cuma

MUTLULUĞUN TARİFİ


"Sevda kuşun kanadındaysa" mutluluk neredeydi veya neydi? Düşündüm tam gerçek tanımın üzerine, biraz tersten bakarak tabi.
Mutluluk, kıymeti bilinmeyen gençlikte,
uzun zaman ihmal ettiğimiz dostun selamını aldığımızda duyduğumuz mahcubiyette, acıklı bir Türk filmi senaryosu çıkarmadığımız yaşanmışlığımızda,
sığınmadığımız bahanelerde,
sırtladığımız hatalarımızda,
bazen kaçırılan trenlerde, genellikle son vagonun son yolcusu olma halimizde,
kendimizi kimseyle kıyaslamama değerliliğinde,
yakalanan detaylarda,
tüh tüh larda, vah vah larda,
dozunu iyi ayarladığımızda bizi biz yapan egolarımızda - bencilliğimizde,
yüzümüze kapanan kapılarda,
sizin zıttınız insanların, bize öğrettiklerinde,
herşeyin bir etme - bulma dünyası olduğunu iyi tahlil etmede,
bazen çokluk ve bolluk deryasında körleşmeden "aslolanı" yakalayabilmekte,
hep hakikatlı olmaya, buna çaba göstermekte,
iki ucu çıkmaz sokakta bazen cambaz misali olmazları oldurmaya çalışmakta,
bazen de vitessiz ve frensiz rölantide götürmek yaşamı, sadece dengeyi koruyabilmekte,
yaşamın "birleşik kaplar yasası" olduğuna, bütün boşlukların birgün mutlaka dolacağına inanmakta,
mağdur olduğunuzda bazen başınızı dik tutup küllerinizden doğmak, bazen de o külleri esen yellere savurmakta,
bazen kendi sessizliğine kapanmak, susma sabrı göstermekte,
bazen de güldür güldür kendi doğrularının peşinden gitmekti yalnızlığı göze ala ala,
acını ıssızca yaşayıp, sevincinde nazar korkusuyla abartısız kalabilmekte,
sıranın sana hiçbir zaman gelmeyeceğini bile bile, ümitle beklemekte,
varsın onlar öyle bilsin, mütevaziliği ve sükuneti korumakta,
çoklu seçenekler arasında hep en yokuşluyu seçmekte...
Ve tüm bunların bize öğrettikleriydi..

Mutluluk çok çoklu çok katmanlı birşeydi, mutluluğu aramak mı veya onu gittiğin yere götürmek miydi aslolan? Yoksa o senin diğer adın mıydı?

E rüzgar hep de ters istikamette esmez ya, bazen de sizi önünüze katardı. İşte mutluluk bunu görebilmek ve şükranlarınızı sunabilmekti hayata. Bazen öyleydi, bazen de böyleydi ancak hep sizden ve bizden birşeydi ; MUTLULUK..



1 Temmuz 2017 Cumartesi

" BU ANLATILAN SENİN HİKAYENDİR..."


- Diye başlayan eseri "Das Kapital" i yazabilmek için çoğunlukla aç kaldı, yoksulluklar, sürgünler gördü, yasaklandı, hapis yattı ve bilinmeyen biri olarak öldü.
- Bugün mezarı en çok ziyaret edilenlerin başında geliyorsa 1840' lı yıllarda yaşamış bu insan, filozof mu, tarihçi, ekonomist, sosyal düşünür, analizci mi?
- Birçoğu gibi daha yaşanılası bir dünya fikriyle yola çıktı, ancak o bununla yetinmeyip bunu bütün dünyaya gerekçeleriyle anlattı, dünyayı değiştirebilme gücünün tarifini yaptı.
- O ezilen tüm sınıflara dedi ki "zincirlerinizden başka kaybedecek birşeyiniz kalmadı". Ve bilimsel sosyalizmin durağan değil yaşayan bir ideoloji olduğunu söyleyerek dünyaya çok güzel bir alternatif sundu.
- Bugün 7,5 milyar nüfuslu dünyada bir eli yağda bir eli balda yaşayan kesimin dışındakilere baktığımızda, büyük çoğunluğun sokaklarda yaşadığını, soğukta donarak veya açlıktan öldüğünü, günde sadece bir öğünle beslendiğini görürüz. O yıllarda burjuvazinin altında ezilerek, zamanının çok büyük çoğunluğunu fabrikalarda ve çok ilkel koşullarda ancak karın tokluğuna çalışarak geçiren insan topluluğundan bugün çok daha iyi koşullara varabildik mi? Kapitalizmin geldiği son vahşi ortamda, hala daha birçok coğrafyada heran tepesine düşecek bombaların korkusuyla yaşayanlar, parası olmadığı için eğitim göremeyenler, tedavi edilemediği için ölenler ve sakat kalanlar her geçen gün sayı olarak çoğalmakta.



- Yaşamından bir kesit sunan filmini, tek bir yerde izleme olanağı bulmuşken şunu düşündüm. İzbe, köhne, gri duvarlı, kaç kat yerin altı küçücük bir salonda Karl Marx tam da şimdi karşımda. Onu lüks görkemli salonlarda izlemek bir çelişki olurdu herhalde. Avrupa' da 1848' li yoksulluğun ve zorbalığın tavan yaptığı yıllara gitmişken bu iyi aile babasının çocukluk aşkı, eşi Jenny' e olan bağlılığına, ona yazdığı mektuplara, şiirlere de değinmezsek olmazdı : "Aşk Jenny' dir, Jenny' de aşkın adı."

28 Şubat 2017 Salı

SİYAH KREMİM COLLİSTAR


Collistar' ın yani İtalya' da eczanelerde satılan, paraben içermeyen, dermo kozmetik ve organik markasının en son çıkan, krem, serum ve maske şeklindeki üçlü serisi. Yüz, boyun ve dekolteye uygulanır. Yanlış duymadınız krem, serum ve maske, siyah siyah simsiyah. Yüze sürünce şeffaf bir renge dönüşüyor. Evet çok farklı, çünkü son teknoloji.

Her türlü cilt tipi için kullanılabilir. Gözenekleri sıkılaştırır, aydınlık bir ifade verir, içeriğindeki vitaminler cildi besler, hücre yenilenmesini sağlar. Fark, farkedilmeyecek gibi değildir. Bir kere kullanırsınız, bir daha hiç unutmazsınız.