11 Temmuz 2015 Cumartesi

KIZKARDESLİK KÜLTÜRÜ




Bu ülkede kadınların kadınlarla ilişkilerinde tuhaf bir çelişki var sanki. Örneğin bir kadın çalışırken, çocuklarını anneanne, babaanne yada teyzeler büyütebiliyor. Komşu kadınların, akraba kadınların sessiz ve derin dayanışma ağları... Bu şekilde geleneksel aile yapılarında kadınlar birbirine çok destek olurken, bu dayanışma maalesef modern mekanlara girildiğinde kayboluyor. Medyada, sanatta, edebiyatta, akademide , iş dünyasında, bürokraside kadınlar birbirine fena halde köstek olabiliyor. Hangimiz iş hayatında bir kadının hışmına uğramamışız dır ki? Hem şahsen tanıdığımız hem de hiç görmediğimiz, tanımadığımız kadınları bir şekilde hatırlamak, onları anmak, anlamak ve anlatmak..Bu, bugün Srebrenica katliamı (Yugoslavya İç Savaşı sırasında, 1995' de, 8500' e yakın kişinin içinde çok fazla kadın ve çocuğun da öldürülmesi) hadisesi olabilir yarın başka bir olay. Onların şartlarını düşünmek ve nerelerde nasıl zorlandıklarını anlamaya gayret etmek! İşte burada anlatımda maalesef klavye yetersiz kalıyor..

Genel anlamda hemcinslerimize yüreğimizi açmak ve bir kez olsun önyargısız yaklaşmak..Kızkardeşlik bir çember, her çember gibi o da minnacık bir noktadan başlar, yani kendimizden. Nokta büyür, halkaya döner.Umarım önce kendi etrafımızdaki kadınlardan başlarız çemberi genişletmeye. Ben çok şanslıyım, hem gerçek ablam, hem de sonradan tanıştığım ablalarım yada kızkardeşlerim olduğu için hayatta. Sadece kendi çevremizi değil, hiç tanımadığımız kadınları da anmalı. Osmanlıda yaşamış kadın şair ve yazarları, dünyadaki bilim kadınlarını, Cumhuriyet boyunca kadın haklarının ilerlemesi için mücadele eden hemcinslerimizi, sanatçı ve hukukçuları, ev kadınlarını....

Bunların paralelinde, son yıllarda, bilinçli olarak, kadınlar önemli bir yol ayrımına getirildi! Sorunların özüne indiğimizde her kesimden kadının dertleri birazda aynı gibi aslında. Ya gruplara ayrılıp, enerjimizi tüketeceğiz, falancalar filancalar diye birbirimize önyargılarla bakacağız. Ya da anlayacağız ki, kadın olmaktan kaynaklanan geniş bir ortak paydamız var aslında. Kadınlara devamlı anne oldukları için ne kadar yüce ve önemli varlıklar oldukları söyleniyor sahte ifadelerle sürekli. İş pratiğe döküldüğünde kadınlarımızın durumu ortada. Öldürülen, taciz edilen, kariyerinde önü kesilen, şiddetin her türlüsüne maruz kalabilen, sistematik şekilde mobbing uygulanan... Oysa bizler ne çiçek kelebek olmak istiyoruz, ne de yüce bir varlık. Sadece eşit olmak, özgür bireyler olmak istiyoruz. Anlıyoruz ki biz birbirimizi desteklemezsek, kimse bizi desteklemez. Alevi sünni, Doğulu batılı, Eğitimli eğitimsiz, Şehirli köylü, Başörtülü başörtüsüz, Türk kürt, Dindar ya da değil... Tarihler boyunca bize dayatılan ve bundan sonrada farklı isimler ve kategoriler adı altında yine dayatılacak olan tüm ayırımcılığı elimizin tersiyle itelim ve tüm bunların ötesinde gerçek ve samimi bir kız kardeşlik kültürüne kapımızı aralayalım. Son cümle biraz klişe olacak ama yazmazsam eksik kalır birşeyler ; Bir kadın değişirse bir aile değişir, bir aile değişirse toplum değişir.

Elif Şafak' dan alıntılar vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder