6 Mayıs 2016 Cuma

EDEBİYATIMIZIN TEMEL TAŞLARINDAN "KÜRK MANTOLU MADONNA"


Türk Edebiyat tarihinde çok ayrı bir yeri olan, 1948' de yani daha 41 yaşındayken şaibeli vefatı ile kısacık ömründe büyük eserler bırakmış insan Sabahattin Ali' nin müthiş kitabı. O yıllarda yazdıklarından dolayı ya hapishane günleri ya da fakirlikle geçen öğretmenlik yılları. Sinop hapishanesinde yazılan 'başın öne eğilmesin, aldırma gönül' hep bir içimizi burkmaz mı? Bu kitap da içimde kaldı, aklımda yer etti. Kalp gözümüzü açan, insanlara daha derin baktıran kitap...


Peki ne öğrendim?

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, herkesin tutkusunun kendisine ait, unutamamanın kitabı olduğunu,

Kişilerin aşk ve ölüm karşısındaki çaresizliğini, yazarın insan psikolojisi ve davranış modellerini hem de hiç sıradan olmayan bir anlatımla çözdüğünü,

Raif Bey' in kendi kurduğu küçük dünyasına hapsoluşunu, görünürdeki hayatının ne kadar fakir ve sıradansa, iç dünyasının bir o kadar zengin ve sıradışı olması çelişkisini yani aslında herşeye inat kendi dünyasında avunmasını, ne kadar değil nasıl sevdiğini öğrendim.

Küçümsediğimiz, hor gördüğümüz, basit bulduğumuz, bize sıradan gelen herhangi bir insanın da ne kadar zengin bir iç dünyası olabileceğini kavramamızın en güzel ve şaşırtıcı örneklerindendir Raif bey...

Aşkın hallerinden acıklı bir öğleden sonrasıdır ve bir gecede okunasıdır roman. Yıllar sonra bile aklımıza geldiğinde içimiz kıyılır. Onun yanında durup o tabloya bakmışsınızdır siz de. Ya da sokakta gördüğünüz duman rengi paltolu düşküne acımışsınızdır da para vermişsinizdir. İliklerine kadar aşkla sınanmış bir kalbin nasırlı ellerine bir şarap parası bırakıp yürümüşsünüzdür....










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder