6 Ocak 2016 Çarşamba

KİLO VERMEK ÜZERİNE


Şimdi zannediyorsunuz ki, şunu yemeyelim, bunu yapalım diyeceğim. Hiç de yapamam. Herkesin diyet uzmanı olduğu bir toplumda bana söz düşmez. Ben de son bir yılda epey kilo vermiş biriyim. Hiçbir şey yapmadım sadece yediklerimi azalttım. Âhkam kesemem tabi ancak minik doneleri verebilirim. Ben işin teknik değil psikolojik boyutundayım. Yani şu ; konuyu bazen çok umursayıp bazen de hiç umursamadığımın özetidir bu.

Bizim toplumun bir huyu var. Arkadaşını, tanıdığını görüyorsun, daha yeni karşılaşmışsın ilk sözü "kilo almışsın" veya tersi "kilo vermişsin". İkisini de duymaktan hoşlanmıyorum. Yani nedir bu takıntı kardeşim. Ana sütü gibi helal kendi ekmeğimi yiyiyorum. Oh afiyet olsun kendime. Dünya kadar önemli mevzuların arasında herşeyi boşvermişiz, bir bu konuya takıntılıyız. Çok sağlıklı bir toplumuz ya. O yüzden zaten sokağa çıktığımızda çoğu kadın ve erkekler maşallah filinta gibi. Kiloyu alan biri biliyor zaten kendini, bir de senin hatırlatmana gerek yok ki. Belki bir sıkıntısı var, belki bir ilaç kullanmak zorunda, gitmeyin bu kadar üzerine. Ayrıca herkesin genetik kodları o kadar da şanslı değil. Aldığında durmadan hatırlatanlar verdiğinde hiç konuyu açmıyorlar nedense. 

Çoğunluğun günde üç dört ilacı hüplettiği, her iki kişiden birinin anti depresan ilaçları kullandığı güzel ülkemin herşeyi bir kenara bırakıp sırf bu meseleye odaklanması da ayrı bir doktora tezi konusu olmalıdır zannımca. Ah zavallı SSK sen batmalısın, oluk oluk ilacın tüketildiği toplumumuzda, bu senin makus kaderindir. Tanıdığını görüpte, 'nereye' diye sorduğunda 'doktora ilaç yazdırmaya' cevabını hepimiz çok duymuşuzdur. Böyle birşey dünyada nerede var allah aşkına. Üstelik devamlı ilaç kullanıyorsun da hastalığın geçiyor mu? Hayır! İlaç da bir nevi kimyasal değil mi? Bir yeri onarırken diğer yerleri harap etmiyor mu? Hatta bazılarında uyuşturucu içerikler mevcut. Yapacak birşey yok tabi, hastalık gelmiş bir kere. Yani asıl kafa yorulması gereken mevzu budur. Niçin bu kadar şeker, tansiyon, kanser, obezite, astım gibi rahatsızlıklar korkunç bir hızla artıyor? Ergenliğe girme yaşı çok düştü. Bebekler daha doğarken astım, alerji hastası. Birileri bizim genetik kodlarımızı darma duman etti sanki. Bunu hiç düşündünüz mü? Toplumun içine bir virüs girdi sanki ve durumu toparlayamıyoruz. Dünyada tıp fakültelerinde okutulan 'besin destekleri' bizde okutulmuyor. Öncelikle bunlar hayat boyu kullanılmalı ki hastalıkların önü kesilsin, yani ilaç son çare olmalıdır. Diyetisyenlerin, dahiliye doktorundan daha çok önemsenip itibar gördüğü ülkeyiz biz.


Aman hele biz kadınlar arasında ne büyük bir kıskançlık konusudur. Bunu bana devamlı hatırlatanlar bayağı bir "gürbüzler" şu an. Ne eğlenceli. Bu fikri kafama zorla onlar soktu, benim bir suçum yok yani, masumum. Keyifli zamanlarımdayım şükür, sağlık iksirli limonlu-su kadehimi onlara kaldırıyorum. Sadece son üç kilom kaldı. Epeydir buralarda oyalanıyorum ancak altını çiziyorum istediğim için böyle. Malum borsa endeksi gibi destekler ve dirençler var, son desteğimde epeydir tutunuyorum, bir gayretle onu da hızlıca aşağı kıracağım elbet. Hem çok zayıf ve hem kilolu olma halini de yaşamış biri olarak konunun öneminin farkındayım tabi. Siz nasıl ve ne şekilde mutluysanız öyle olun. Kim yazmış bu kuralları, kanun mu yani? Ancak çok hareketli olmak ve yürüyüşü hiçbir dönemde aksatmamak, asansör kullanmamak çok güzel. Bu da insanı çok zinde tutan bir alışkanlık.


Aynı yaşta, boyda ve benzer kilolarda olduğum komşum var. Devamlı birbirimizi motive ediyoruz. Bazen ben onu geçiyorum kilo vermede bazen o beni. Değil kıskanmak hep destek, hep moral. O verdikçe ben motive oluyorum. Onu gördükçe kendime daha çok inanıyorum. Demek ki oluyormuş diyorum. Aynı şeyi o da benim için söylüyor. Şimdi bana fark attı, üç kilo, ne güzel, onun azmiyle gurur duyuyorum ve örnek alıyorum. Çalışan başarır. Yani konuya ben böyle bakıyorum. Eğleniyorum. Siz de böyle bakın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder