22 Aralık 2015 Salı

ÇÖP TOPLAYAN ÇOCUK


Geçen gün sabah ayazında küçük, zayıf ve sağlıksız bedeninin nerdeyse dört beş katı büyüklüğünde çöp toplayan bir delikanlıyla göz göze geldim. Üstünde kocaman "I Love You" yazan bir kazak vardı, yazının yanında da kocaman kırmızı bir kalp. Renkleri itibarıyla da nereden baksak bu bir erkek kazağı olamazdı. En fazla lise çağlarında olabilecek yaşlardaydı ve kazağıyla gurur duyduğu her halinden belliydi. Düşündüm, onu bu kadar hayatın genel geçer kurallarından soyutlayan nedenleri. Çöpten bulduğu kazağı, çıplak ayaklı bedeninde eğreti bir şekilde taşıyan bu yaşlardaki bir çocuğun yaşam gailesi hepimizi düşündürmeliydi. Kendimizi sorgulamalıydık. Üzerindeki çöp arabasının ve hayatın yükünün çökerttiği omuzları da. Çok erken büyümek zorunda kalan çocuklarımızdı onlar bizim.

Şöyle veya böyle gelişmişliğimizle övünürken ya da halkın neredeyse tamamına yakınının müslüman olduğu bu topraklarda bu insanların sayısı çok fazla artmıştı. İslam şevkat ve merhamet diniydi oysa. Hiç birimiz doğarken ailemizi seçemiyoruz. Öyleyse makus kaderimizle beraber doğuyoruz. Hangi sosyal tabakaya ait olduğumuz, köylü - kentli, zengin - fakir, doğulu - batılı bizim dışımızda. Kendi çabasıyla bu tabakalar arası geçişkenliği başarabilenler elbette ayrı bir başarı hikayesidir, ancak bunları oranlarsak genel toplamın içinde yüzde kaçtır? Ayrıca herkes bu anlamda başarılı olacak diye bir koşul olmamakla beraber, bu da gerçek bir başarı mıdır tartışılır. Doğduğumuzda hazır bulduğumuz ve bize altın tepside sunulan şartlar değildi başarı. Acaba şanslı mıydık veya şanssız mı?

Dünyanın en güzel şehri diye gururlandığımız İstanbul' a bu çağda hiç yakışmayan bu görüntüler içimizi acıtıyor. Elbette bu insanlar istihdam edilsin ancak çöpler de kategori olarak farklı konteynerlara atılsın. Buna da sıkı denetim ve cezai müeyyideler gelsin. Benim meselem bu değil. Çöpten yiyecek ve öteberi toplamak zorunda kalan insanları düşünmesi gereken ve varlık amacı da zaten refah, huzur, barınma, güvenlik, eğitim, sağlık gibi bireyin temel ihtiyaçlarını karşılamak ve karşılanmasına yönelik ortam hazırlamak olan en başta devletti. Hepimiz elbirliğiyle çocuklarımızı doktor veya mühendis yapmaya çalışırken, ara kademelerde de çalışacak bireylere ihtiyaç olduğunu hep göz ardı ettik. Oysa ne kadar değerli birşeydi, toplumda sevilen, sayılan bir çöp elemanı olmak ya da başka bir meslekten olmak. Fırsat eşitliği sunulsaydı nasıl bir cevher çıkardı bu delikanlıdan? Yitip gitmiş ve günlük en ilkel ihtiyaçlarının derdine düşmüş, art niyetli insanların her an tuzağına düşebilecek bu çocuklar, birgün yitip gittiğinde yine toplum olarak bizim yükümüz, negatifimiz ve utancımız değil miydi? Bu hayata gelmemizin bir nedeni vardı, birilerinin hayatına olabildiği ölçüde dokunabilmek. Toplumun en alt kademesini temsil eden bu insanları, çocukları, gençleri koruyalım, kollayalım, onları meslek sahibi yapalım. Bu bireysel olarak yapılabilecek birşey değil elbet. Bu çok çok büyük bir çerçeve. Sadece konuya dikkat çekmek, sizi de düşündürmek istedim. Yani fotoğrafı doğru çekmeye çalıştım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder