16 Kasım 2015 Pazartesi

KAN - TER - GÖZYAŞI : "WHIPLASH"

Bu üç hissi bir arada ve en yoğun biçimiyle yansıtır bize film. Müzik sanatı adına “kabiliyetin yoksa sonun rock grubunda çalmak olur” düsturundan yola çıkan "jazz kültürü" filmin ana teması. Her iki anlamda da inanılmaz performanslar izliyoruz 100 dakika boyunca. Amerika'nın Erol Taş'ı da mevcut filmde. Ben duygularını hep açık eden biri olarak 'vah vah, tüh tüh' demekten filme zor odaklanırım hep. Burada da bayağı bir 'dövündüm' diyelim.

Amerika’ nın en prestijli müzik okulu olan Shaffer’ ın, en önemli orkestra şefi Terrence Fletcher (J.K. Simmons)’ ı izlerken acaba büyük bir müzik dehası mı yoksa takıntılı ve ruh hastası mı diye karar veremezken, büyünün final sahnesine kadar çözülemediği gerilim dolu bir film izliyoruz aslında. Konu basit gibi algılansa da hep bir ters köşe olma hali var. Sınırlar zorlanıyor, izlerken yoruluyorsunuz. Evet sinirlerim bayağı bir yoruldu ancak filmin genelindeki o bohem havaya da bayıldım.

2014 yılı yapımda, usta yönetmen gerek gerilimi gerekse ince mizahı o kadar usta biçimde işlemiş ki sahnelerin içine girmemek o atmosferi hissetmemek mümkün değil. Bilhassa senaryodaki hırs, azim, mükemmeliyetçilik, kıskançlık, egolar, yalnızlık üzerine dokunuşları dikkate değer. Kariyerinin çok başında bir genç ve çaptan düşmüş bir orta yaş insanı tezatlığı. Zevk almak için, Miles Teller ve J.K. Simmons’ın (bu rolüyle Oscar'ı kucaklamıştır) kesinlikle izlenmeye değer performanslarına odaklanalım. Her iki oyuncu da işimizi kolaylaştıracak kadar başarılı. Hem gönlümüzün, hem aklımızın, hem de kulaklarımızın pasını silecek bir yapım. Buradaki sinemasal olay, jazzın çok ötesine geçmiş. On yani tam yıldızlı pekiyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder