16 Eylül 2015 Çarşamba

SESSİZLİĞİN SESİ

Profilime bakınca diyorki 'çalışmıyorum da çalışıyor'. Ben bu ifadeyi çok sevdim aslında. Arada dönüp dönüp bakıyorum. Bu sayede ben ve paşa gönlüm ne derse o. Çok sakin ve sabırtaşı görünümün altında hep kafasının dikine giden, hep eleştirel ve asi bir bünye. Küçük öngörülerim, iç hesaplaşmalarım, sesiz çığlıklarım, küçük mutluluklarım, şükürlerim var benim. O yüzden arada bir ayrışık, disiplinsiz, o yüzden bir uyumlanamama hali, bu kibir falan değil. Küçük bedende taşınması zor, kocaman bir hayal dünyasını kimseye anlatamazsınız. Bir süre İstanbul, seni sıcağın ve trafiğinle başbaşa bırakıyorum. Sonbaharda sıkı sıkı sımsıkı bir tempo bekliyor. Dinlenmem, okumam, gözlemlemem, araştırmam, daha çok düşünüp, farklı hikayeleri dinlemem, hayatlara dokunmam, gelişmem, öğrenmem lazım. Hayatın yüzlerce farkındalığında ancak küçük bir dış ses yada üçüncü göz olabilme hali. Güneş, her sabah bir sürü fırsatlarla doğuyor hayatımıza, peki biz bu farkındalığın neresindeyiz? İçimde susmak bilmeyen onlarca sesleri, potansiyelleri doğru şekilde kanalize edebilmek... Arada edebiyata, müziğe, şiire sığınarak yaşamın yükünü bir nebzede olsa  hafifletebilmek. Evren hergün gökkuşağının bir rengini sunarken bizlere, ben hep ara renkleri sorguladım ve aslında bir türlüde oradan çıkamadım. Kategorize olmadan, hoşgörülü, dengeli, her fikre ve görüşe eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olma durumu. Bir alıntı derki; Eskimo şiirinin yalnızca sözcüklerle değil, o sözcüklerin arasını dolduran sessizliklerle yazıldığı söylenir...Bir süre mola, sessizliğin şiirini yazabilmek için..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder